İBB Lideri Ekrem İmamoğlu ve Hatay Büyükşehir Belediye Lideri Lütfü Savaş, 18’nci gününe giren zelzele felaketiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Antakya’da kurulan İBB Afet Uyum Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan İmamoğlu, depremzedelerin birinci sıra probleminin çadır olduğuna dikkat çekerek, “Geçici barınma sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Lakin kalıcı konutların ya da yeni kurulacak kentlerin hayallerini ortaya koyma ismine bir yöneticiliği, kesinlikle bu hüneri ve bu kabiliyeti vatandaşlarımıza sunmak zorundayız. Yangından mal kaçırır üzere hareket edemeyiz. Yani bu devri bir ‘inşaat yapmak, yapı yapmak’ diye tanımladığımız anda, aslında yanlışları yapmaya başlamış oluruz. Ve her şeyi rant üzere bir gereç biçimine dönüştürürsek de nitekim insanı insan olmaktan, devleti devlet olmaktan uzaklaştırırız. Ülkemizi bu hastalıktan kurtarmak zorundayız. Ne bu topraklar ne de insanlarımız bunu hak ediyor. Geleceğimizi, bilimsel ve iştirakçi planlamayla, birlikte idare anlayışıyla, bilimsel bir tertip modeliyle kurmak zorundayız. 10 kentimizin yaşadığı bu acıdan sonra, yeni bir geleceğe inşa ettiğimizde, tahminen de bu afette kaybettiğimiz canlara, o insanlara borcumuzu ödemiş oluruz” halinde konuştu. “Her birimiz, faziletli yönetici kavramını ortaya koymalıyız” diyen İmamoğlu, “Onun için tehdit savurmadan, insanlarını dinleyen, onların gereksinimlerini belirleyen ve ona dönük hizmeti, değerli bir formda hizmet yarışına dönüştüren şahıslar olmalıyız. Aklımız, vicdanımız ve gereğini yapmamız bizim seyahatimizin kıymetli prensipleridir. Unutulmasın; hiçbir kamu yöneticisi, kimseye ihsan dağıtmıyor, kimseye güzellik yapmıyoruz. Yalnızca ve yalnızca vazifemizi yapıyoruz. Misyonumuzun gereğini yapıyoruz. Onun için biz, vatandaşları değil, vatandaşların taleplerini, isteklerini, tekliflerini not almaya devam eden yöneticiler olmalıyız” sözlerini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu ve Hatay Büyükşehir Belediye Lideri Lütfü Savaş, yaşanan 3 zelzeleyle yıkıma uğrayan kentin yine ayağa kalkmasının yol haritasını belirlemek üzere düzenlenen uyum toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu. Belediye liderleri, milletvekilleri, belediye bürokratlarının katıldığı uyum toplantısı ve sonrasındaki açıklamalar, İBB’nin Antakya’da 35 dönüm arazi üzerine konumlandırılan Afet Uyum Merkezi’nde gerçekleştirildi.
“SÜRECE; “İLK HAFTA”, “İLK AY” VE “İLK YIL” BİÇİMİNDE ÖZETLENECEK BİR STRATEJİYLE BAKTIK”
Depremler ve sonrasında çok acılar yaşandığına dikkat çeken İmamoğlu, “Ama bunun bir kırılma anı olduğunu hatırlatmak isterim. Bizim buradan farklı bir yeni başlangıcı bu yörelerimizde, bu bölgelerimizde, 10 kentimizde birden var etme uğraşını ortaya koymamız gerektiğini hatırlatıyorum” dedi. AFAD tarafından sarsıntı sonrasında İBB olarak Hatay ile eşleştirildiklerini hatırlatan İmamoğlu, açıklamasında, 18 günlük süreçte kente yaptıkları katkıların detaylı bir dökümünü sundu. Sürece; “ilk hafta”, “ilk ay” ve “ilk yıl” formunda özetlenecek bir stratejiyle baktıklarını belirten İmamoğlu, “İlk haftalar boyunca, takımlarımızın ağır bir lojistik seferberliğini ve bilhassa de çok geniş bir yardım seferberliğini İstanbul’dan yürüttük. İstanbul’un gücü ve dayanağıyla, afetzedelerimizin, değerli dostlarımızın, hemşehrilerimizin yanında olduk. Geride bıraktığımız 17-18 gün içerisinde her noktasına dokunmaya uğraş ettik ve buna da devam edeceğiz” dedi.
“SÜRECİ YÖNETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
İlk 1 aylık süreç için ise; barınma hizmetleri, kent paklığı, beslenme takviyesi, kış kaideleriyle uğraş, birinci yardım faaliyetleri, su ve kanalizasyon hizmetleri, doğal gaz hizmetleri, altyapı ve etüt işlerine odaklandıklarının altını çizen İmamoğlu, “Bu işleri süratli ve tesirli biçimde yapabilmek, işin gerekli iş birliğini organize etmek üzere bir idare modeli de geliştirdik. Bu idare modelinde ana uyumu ve yüzümüzün dönük olduğu kurumumuz, Hatay Büyükşehir Belediyemizdir ve değerli lideri sayın Lütfü Savaş’tır. Onun uyumuyla birlikte, yeniden 11 büyükşehir belediyemiz ortasında dayanışmayla, bir Uyum Komite Konseyi kurduğumuzu belirtmek istiyorum. Buraya dönük, bizim koordinasyonumuzla birlikte yardımcı koordinatörümüz Tekirdağ Büyükşehir Belediyemiz ve Sayın Liderimiz Kadir Albayrak’tır. Birinci etapta 130’un üzerinde belediyemiz ile buraya sunmuş olduğu katkıları koordine ediyoruz. Yeni oluşacak muhtaçlıkları ve takviyesi de kalıcı ve sürdürülebilir biçimde, alanda işlevlerini da meselelerini da tespit ederek burada süreci yönetmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
“EN KIYMETLİ GEREKSİNİM, ÇADIR”
Şu itibariyle bölgedeki en kıymetli gereksinimin çadır olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, şunları söyledi:
“İş birliğiyle çadır muhtaçlığını karşılama konusunda ağır bir uğraş içerisinde olacağız. Şu ana kadar 4 bin 500’e yakın çadırı ya dağıttık ya kurduk ya depomuzda dağıtımını devam ettiriyor olacağız. Çadır sayısının, bilhassa bütün belediyelerimizle birlikte 16 bine yakın bir sayıya ulaştığını da tabir etmek istiyorum. Tıpkı vakitte konteyner kurulumları da yürütüyoruz. 100’e yakın konteyneri bölgemizde hizmete sunduk. Halk Ekmek’inden Hamidiye Su’yuna, birçok besin hususlarından öbür konulara kadar ağır bir çalışma yürütüldü. Neredeyse günde 170 bin adet sıcak yemek dağıtımı yapılan bir kapasiteye ulaşıldı Hatay’da. Bağışlar, Türkiye’nin her yerinden, İstanbul başta olmak üzere ağır bir biçimde yürütüldü ve yönetildi; buraya akıtıldı tabiri caizse. Ben, bilhassa İstanbul’daki 14 belediyemize de bu manada ayrıyeten teşekkür etmek istiyorum. Alışılmış gereksinimlerin değiştiğini az evvel yapılan sunumlarda gördük. Ve bu muhtaçlık değişimine nazaran; hijyen paketinin, iç çamaşırının, çadırla birlikte besin yardımının sürdürülebilir bir biçimde devamını vatandaşlarımız istedi ve bu istikamette aksiyon alacağız. Dostlarımızın, vatandaşlarımızın da ortaya koyacağı katkıları bu tarafıyla kıymetlendirerek, bize sunmalarını kesinlikle ve kesinlikle istiyoruz.”
“YEREL AKTÖRLERLE KOORDİNELİ BİR BİÇİMDE ÇALIŞIYORUZ”
Kent paklığı, cenaze hizmetleri, İSKİ ve İGDAŞ’ın Hatay’daki çalışmalarıyla ilgili bilgiler de paylaşan İmamoğlu, Orhangazi ve Osmangazi vapurları tarafından sağlanan hizmetleri aktardı. Bütün çalışmalarını Hatay Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, 593 mahalle muhtarı ve lokal aktörlerle koordineli bir biçimde yürüttüklerinin altını çizen İmamoğlu, “Bütün çalışma arkadaşlarımız, buraya gelen bütün kurum, kuruluşlardaki çalışma arkadaşlarımız, her birisi kardeşlik ve dayanışma hissiyle daha uygununu, daha hoşunu, daha yararlısını yapma uğraşı içerisindeler. Bölgesel iktisat kalkınmasından, kentsel yapılanmasına, tarihi kültürel mirasının korunup geliştirilmesinden birçok konuya kadar diyoruz ki; devletimizin temel kuruluşları bu mevzuda yetkilidir. Şehircilik Bakanlığı’ndan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, AFAD’tan öteki konulara kadar bütün kurumlar yetkilidir. Ancak bizlerin de İBB olarak, uzman takımlarımızla, Hatay başta olmak üzere bütün kentlerimize katkı sunma uğraşımız devam edecektir” dedi.
“1999’DAN DERS ÇIKARTAMADIK”
1999 sarsıntısından bu yana kimi derslerin çıkarılmadığına vurgu yapan İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Bir kısım yanlışları sürdürdüğümüzü, hatta birtakım doğruların bile yapılmadığını, onu yerine yanlışların yapıldığını gözlemlemekteyiz. Ders çıkartmadığımız ve çok eksiğimiz olduğunu ve bunların da düzeltilmesinin kural olduğunu söz etmek isterim. Devletimizin her kurumu, bizim kurumumuzdur. Motamot İstanbul Büyükşehir Belediyemizin, devletimizin bir kurumu olduğu üzere. Ve bütün halkımıza ilişkin olduğu üzere. Önemli bir biçimde bu süreci ele almalı ve bilhassa idare anlayışımıza dair birtakım devalar üretmeyi, daima birlikte ortaya koymalıyız. Süreksiz barınma sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Lakin kalıcı konutların ya da yeni kurulacak kentlerin hayallerini ortaya koyma ismine bir yöneticiliği, kesinlikle bu hüneri ve bu kabiliyeti vatandaşlarımıza sunmak zorundayız. Yangından mal kaçırır üzere hareket edemeyiz. Yani bu periyodu bir ‘inşaat yapmak, yapı yapmak’ diye tanımladığımız anda, aslında kusurları yapmaya başlamış oluruz. Ve her şeyi rant üzere bir gereç biçimine dönüştürürsek de nitekim insanı insan olmaktan, devleti devlet olmaktan uzaklaştırırız. Ülkemizi bu hastalıktan kurtarmak zorundayız. Bir kırılma anı yaşıyoruz. Bahtımızın, ortak aklın, iş birliğinin, uzmanlığın pahasını bilerek âlâ örülmesi kuraldır. Aksi takdirde, bugün yaşadığımız acıları kuşaktan nesile yine yaşamaya devam ederiz. Ne bu topraklar bunu hak ediyor ne de insanlarımız bunu hak ediyor. Geleceğimizi, bilimsel ve iştirakçi planlamayla, birlikte idare anlayışıyla, bilimsel bir tertip modeliyle kurmak zorundayız. 10 kentimizin yaşadığı bu acıdan sonra, yeni bir geleceğe inşa ettiğimizde, tahminen de bu afette kaybettiğimiz canlara, o insanlara borcumuzu ödemiş oluruz.”
ASBEST TEHLİKESİNE DİKKAT ÇEKTİ
Hatay’daki en değerli sıkıntılardan birinin enkaz sorunu olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “158 bin bağımsız üniteden, 124 bin bağımsız ünitenin yıkık, ağır hasarlı ve acil yıkılması gereken durumda olduğu nettir. Bu, 18 milyon ton metreküp civarında bir enkaza düzeyine ulaşması manasına gelir. Bir tırın yaklaşık 18 ton taşıdığını düşündüğümüzde, tam 1 milyon sefer enkaz çalışması bu kent etrafında yapılacaktır” bilgilerini paylaştı. Taşınacak kimi enkazlardaki molozları asbest içerdiğine vurgu yapan İmamoğlu, bu durumun da kıymetli bir çevresel tehdit olduğuna dikkat çekti. “18 milyon ton molozun süreksiz olarak toparlanması için, 2,5 metre yüksekliğinde 4 kilometrekare genişliğinde bir alana muhtaçlığı vardır” diyen İmamoğlu, “4 futbol alanı büyüklüğünden bahsediyoruz. Bunun en aza indirgenmesi için ve inşa faaliyetlerinin de finansmanına katkı sunması için, ayrıştırmanın sağlanması ve bir geri dönüşüm modelinin uygulanması kuraldır. Depolama alanlarının, kent merkezine ve insan yerleşimlerine uzak, tarım alanları, sulak alanlar, çayırlar, meralar, dereler ve dere yatakları üzere üretim ve etraf açısından kritik alanların dışında olan bölgelerde seçilmesi, çok değerli bir husustur. Bu alanların birebir vakitte muhtemel planlama alanları düşünülerek de seçilmesi kıymetlidir. Zira bir yandan kentsel planlama çalışmaları başlayacaktır. Hatay’da mevcut moloz alan seçimlerinin kent merkezine yakın, tarım alanları üzerinde ve dere yataklarını tahrip eder nitelikte olduğu tespit edilmiştir. Bu bizi üzmekte ve endişelendirmektedir. Bu mevzularda vaktinde yapılacak ikazların altın bedelinde olduğu şuuruyla, ben burada yaptığımız bilimsel ve teknik çalışmaları kamuoyuyla ve ilgili ünitelerle paylaşıyorum” ikazlarında bulundu.
“HEM KATKI SUNMA UĞRAŞIMIZ HEM ÖNERME HEM DE UYARMA ÇABAMIZ SON ANA KADAR DEVAM EDECEK”
“Bu husus AFAD’a aittir, Bu bahis Şehircilik Bakanlığı’na aittir, bu bahis Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yahut Ulaştırma Bakanı’na aittir, deyip geri çekilmeyiz, çekilmeyeceğiz” diyen İmamoğlu, “Hem katkı sunma gayretimiz olacak hem önerme hem de uyarma uğraşımız son ana kadar devam edecektir. Orta depolama alanlarında yapılacak ayrıştırma sonucunda, hacmi küçültülen molozun en son depolama alanı için de 4 milyon kilometre kare yerine, 500 bin metrekare alana düşürüleceği gerçeği ortadadır. Belirttiğimiz büyüklükler, Hatay’da hasar tespitinin anlık durumuna ilişkindir. Hasar tespiti arttıkça, bu bedeller ne yazık ki üste tırmanacaktır. Bütün bu ayrıntılar bundan sonraki vizyoner bir başlangıcın, pırlanta üzere bir Hatay’ın oluşması ismine ve 10 kentin de bu biçimde kıymetlendirilmesi ismine değerli bir ihtardır, kıymetli bir öneridir” halinde konuştu.
“HATAY’IMIZIN, MARAŞ’IMIZIN, ADIYAMAN’IMIZIN İNSANI SABREDER; KÂFİ Kİ GERÇEK KONUTLAR ÜRETİLSİN”
Yenilenecek kentlerin planlaması, kültürel mirasın kıymetlendirilmesi ve korunması hususlarının da değerine dikkat çeken İmamoğlu, şu tabirleri kullandı:
“Özellikle Hatay’ın kadim bir kent oluşu, 4 bin yıllık kent tarihine sahip oluşu, bu kentin ve öteki kentlerimizin ihtimamlı bir biçimde planlanması, değerli bir sıkıntıdır. Evet, Şehircilik Bakanlığımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız bu mevzuda ana koordinatördür. Fakat bu kentin yerelliği asla unutulmamalıdır. Hatay Büyükşehir Belediyemiz ve buranın lokal yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, bu kadim kentin kıymetli insanlarının içinde bir bulunduğu bir sistemin Hatay Büyükşehir Belediye Liderimiz ve heyeti tarafından yönetilmesi, bunun geliştirilmesi ve bu istikamette atılan adımlarla birlikte, şeffaf ve iştirakçi bir modelle, bakanlıkların da uyumuyla kararların alınması kuraldır. Yalnızca ve yalnızca, ‘Bize bina yeri gösterin ve yeni konutlar yapalım’ anlayışıyla, diğer bir büyük kusurun, büyük seyahatin başlangıcı tariflenmiş olur. O bakımdan biz diyoruz ki; Hatay’ın planı, bilimsel doğrular ve katılımcılık prensibiyle hazırlanmalıdır. Ve bugün çadırı ve konteynerı konuştuğumuz yerde, çabucak kalıcı konutların inşası yerine, süreksiz prefabrik konutların üretilmesi kıymetli bir zarurettir. Hatay’ımızın insanı, Maraş’ımızın insanı, Adıyaman’ımızın insanı sabreder. Kâfi ki daha hakikat konutlar üretilsin. Burada tek şart vardır: Partiler üstü bir tavırla, afet sürecinde alınacak kararların, seçim vesaire üzere takvimlere endeksli birtakım vaatlere dönüşmemesi ve bu konuda söylenecek kelamların insanların oyuyla eşleştirilmeden; 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl sonra gurur duyacağımız temelleri attığımız kentleri var etmenin, muhalefetiyle iktidarıyla kahramanları olmak durumundayız.”
“VATANDAŞLARIN TALEPLERİNİ, İSTEKLERİNİ, TEKLİFLERİNİ NOT ALMAYA DEVAM EDEN YÖNETİCİLER OLMALIYIZ”
Hatay’ın ve zelzeleden etkilenen tüm kentlerin lokal dinamiklerinin tekrar inşa sürecine iştiraklerinin sağlanmasının zorunlu olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Bu kentlerin, yapılan yanlışlardan dönülen, vizyonel bir geleceğin tasarlandığı bir imalat biçimine evrilmesi kaidedir. Bunu başarırsak, nitekim işte o kırılma anını, bu yaşanan acıları öteki bir boyuta evirebiliriz. Bunu yapmak zorundayız. Her birimiz, faziletli yönetici kavramını ortaya koymalıyız. Kamu yöneticileri olarak talepleri dinlemeli, notları almalıyız. Not almak, yönetici için kıymetli bir iştir. Gereğini yapmak, tahlil üretmek, deva üretmek için not alırız. Bunu unutmamalıyız. Yöneticiler, gerçekleri lisana getirenleri, kendilerini eleştirenleri fişlemek, tehdit etmek, cezalandırmak için not almaya başlamışsa, artık yöneticilerle, vatandaşların yolları ayrılmış demektir. Tıpkı maksada yanlışsız yürümüyor demektir. Biz, her şartta vatandaşımızla birebir yolda, birebir maksada hakikat yürüyen yöneticiler olmak zorundayız. Bizler, kamu yöneticisiyiz. Onun için tehdit savurmadan, insanlarını dinleyen, onların gereksinimlerini belirleyen ve ona dönük hizmeti, kıymetli bir biçimde hizmet yarışına dönüştüren bireyler olmalıyız. Aklımız, vicdanımız ve gereğini yapmamız bizim seyahatimizin değerli prensipleridir. Unutulmasın; hiçbir kamu yöneticisi, kimseye ihsan dağıtmıyor, kimseye düzgünlük yapmıyoruz. Yalnızca ve yalnızca misyonumuzu yapıyoruz. Vazifemizin gereğini yapıyoruz. Onun için biz, vatandaşları değil, vatandaşların taleplerini, isteklerini, tekliflerini not almaya devam eden yöneticiler olmalıyız” dedi.
“İSTANBUL HALKI İSMİNE AĞIR BİR EFOR ORTAYA KOYMAKTAYIZ”
Devletin ve bütün kurum, kuruluşların sahibinin millet olduğunun altını çizen İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
“Milletler, bu türlü vakitlerde milleti olur. Devlet dediğiniz ortak bedel, bu türlü vakitlerde aşikâr olur. İster seçilsin, ister atansın, vazife yapan herkes, bu şuurla vazife yapmalıdır. Bugün yaşadıklarımızın da bu topraklarda, milletle devlet ortasında çok güçlü bir bütünleşmeye yol açacağına, birtakım manileri ortadan kaldıracağına ve birtakım kötülükleri de yok edeceğine inanıyorum. Ben Cumhuriyet’i, yöneticilerin vatandaş karşısında hadlerini bildiği rejim olarak görürüm. Onun için, Cumhuriyet’e çok bağlı bir bireyim. Bu anlayışın ülkemizde bütünüyle hakim olacağına yaralarımızın süratle sarılacağına, sabırla, güçlü ve hoş ülkemizi daima birlikte ayağa kaldıracağımıza inanıyorum. İBB olarak, İstanbul halkı ismine burada ağır bir efor uğraşı ortaya koymaktayız. Önümüzde göç problemleri var. Bunları başka konuşacağız. Önümüzde eğitimle ilgili meseleler var. Bunları farklı konuşacağız. Üniversiteli gençlerimizin okullarından koparılması var. Buna şiddetle karşı çıkıyoruz. Kesinlikle bu yanlıştan dönülmesini dilek ediyoruz ve ısrar ediyoruz. Bütün bu gündemler devam edecek. Ayrıyeten İstanbul’u konuşacağız. Hafta sonu ağır bir çalışmayla, önümüzdeki hafta tam mesaiyle İstanbullularla paylaşacağımız acil hareket planları ve seferberlik açıklamalarımız olacak. Bu süreçler. devletimizin kurumlarının tertibinde; başta AFAD ve öteki bakanlıklar ve onların uyumunda yürümektedir. Bizler, onlara dönük misyonumuzu yerine getirme hizmetimizi yerine getirme kavramıyla hareket edeceğiz. Lakin milletimizin duyması gereken eksiklikler, yanlışlar varsa da onları lisana getirmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Bu kırılma anının, memleketimizin bu hoş coğrafyası için çok ihtimamlı yeni bir başlangıca dönüşmesini umut ediyorum”
SAVAŞ: “KAYIP SAYIMIZ 22 BİN CİVARINDA”
Başta İBB olmak üzere, sarsıntı felaketinde yanlarında olan bütün kurum, kuruluş ve şahıslara teşekkürlerini sunan Savaş da konuşmasında özetle şu sözleri kullandı:
“Deprem, üssü her ne kadar Kahramanmaraş olsa da en fazla etkiyi bizim havaalanından itibaren Ova, Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz bölgesi yaşadı. Ve bunu yaşarken de insanlarımızın birçoğunu kaybettik. Muhtemelen şu anda kayıp sayımız 22 bin civarındadır. 30 bini aşkın da maalesef zelzelede yaralanan insan sayımız var. Ve hala enkaz altından çıkartılmasını beklediğimiz insanlarımız var. Bunlara baktığımız vakit, Hatay’ın hem resmi kurumlarında hem belediyelerinde hem öteki kurum ve kuruluşlarında muhtemelen şu anda anca alanda yüzde 10 çalışabilmekte. Zira bir kısmı hayatını kaybetti. Bir kısmı hala enkaz altında. Bir kısmının çok fazla cenazesi var ve bir kısmı sahiden sakatlanan, hastalanan ve yaralanan yakınlarının peşinde hastane hastane gezmekte. Tüm bunlara baktığımız vakit, yaramızı sarmaya gelen hem devletimizin çeşitli kuruluşları var, AFAD var ve başta büyükşehirlerimiz olmak üzere birçok belediyemiz var. Her siyasi partiden belediyelerimiz var, sivil toplum örgütleri var. Hakikaten dayanışma ruhuyla kişisel gelen beşerler var. Ve Türkiye’den, dünyadan yardım konusunda hiçbir biçimde imkanlarını esirgemeyen insanlarımız var. İnsanlarımızı çok kaybettik. Lakin gördük ki, insanlık kaybolmamış. Ve bundan sonraki süreçte de en büyük desteğimiz onlar.”
“BU KENTİN, BU KENTİN DİNAMİKLERİYLE BİRLİKTE KALKINMASI LAZIM”
“İlk günden itibaren nitekim de herkes, gücü nispetinde büyük işler yaptı. Ve süreç geçtikçe de meşakkatler, beklentiler, gereksinimler değişiyor fakat gitgide de çoğalıyor. Bunu çözebilmek için dayanılmaz bir kurumsal yapı ve kurumsallıkla birlikte eş güdüm çalışması yapmak lazım. Bu ortada bir de Hatay’ın tekrardan şekillendirilmesi var. Bu kentin, bu kentin dinamikleriyle birlikte kalkınması lazım. Tekrardan şekillenmesi lazım. Biz, alışılmış ki bunu da çalışıyoruz. Biz, şunu istiyoruz: Bu kentin kimliğini kaybetmek istemiyoruz. Bu kentin geleceğini de kaybetmek istemiyoruz. ‘Oldu-bitti’ hiçbir şey istemiyoruz. Mağduruz, lakin gelecek ismine bu mağduriyetimizi bir tarafa koyup, herkesle birlikte kentin geleceğini inşa etmek istiyoruz. Bunu akılla bir yapmak istiyoruz, bilimle yapmak istiyoruz. Birlikte düşünme, birlikte hareket edip birlikte karar vermeyle yapmak istiyoruz. 1 ay sonra olsun, 2 ay sonra olsun; fakat biz sağlıklı adımlar atalım istiyoruz. Tüm bunlarla birlikte, kentin tekrardan yapılanması, programlanması, projelenmesi, 1/100.000’likten itibaren ortak akılla yapılmasının, yalnızca bizim kent değil, başka 9 kent için de gerekli olduğunu düşünüyoruz.”
“BUGÜNE KADAR ÇOK BADİRE ATLATAN BİR MİLLETİZ, AMA…”
“Bugün 18 gün oldu. Alışılmış ki hepimiz AFAD’ın koordinatörlüğünde çalışıyoruz. Bizden beklenenlerin hepsini yapmaya uğraş ediyoruz. Ancak şu var ki; ne kadar kümenin ne kadar insanın ne kadar kurum, kuruluşun sesi çıkarsa oradan daha gerçek bir plan, proje ve gelecek çıkar diye düşünmek lazım. Ben, daima şunu söylüyorum: Biz, bugüne kadar çok badire atlatan bir milletiz. Ve çok düşünceli günlerde bir yumak olmayı bilen milletiz. Lakin rahatlayınca da birbirimizin gözünü oymaktan geri kalmayan milletiz. Şu anda birlik günü, lakin bu birliğin devam etmesi gerekir. Ekrem Bey’in de söz ettiği üzere, bizim bu işi hakikaten de ‘3 gün sonra 3 oy daha fazla alalım’ diye eksejere ederek yapmamamız gerekir. Zira, bizden sonraki çocuklarımıza, torunlarımıza ve gelecek kuşaklarımıza bırakacağımız bir kenti tekrar inşa ediyoruz. İnşa ederken hem geleceği düşüneceğiz hem geçmişten bize bırakılan 13 medeniyetin, 27 kültürün geçmişini de yad edecek halde bu kenti planlamamız ve geçmişten gelen o tarihi yapıları, kimliğine, kişiliğine uygun olarak tekrardan restore etmemiz lazım. Bunu yaparken de sahiden de herkesin gücü nispetinde ortak kanaate dayanak vermesi lazım. Bunu bugün yapamazsak, hiçbir vakit yapamayız.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
