Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’da Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğrenci Sarayı’nda “Sivil Toplum ve Muhtarlar Buluşması”na katıldı.
Konuşmasında, Muğlalıları selamlayan Erdoğan, programı organize edenlere teşekkür etti.
Hem eser ve hizmetlerin açılışını yapmak hem de Muğlalılar ve Fethiyelilerle kucaklaşmak için burada olduklarını belirten Erdoğan, bugün ilk olarak toplu açılış töreni gerçekleştirdiklerini anımsattı.
Bakanlıkların ve belediyelerin toplam yatırım bedeli 5 milyar 744 milyon lirayı bulan eser ve hizmetlerin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, bu eser ve hizmetlerin kazandırılmasında katkısı olanları tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, buradan Fethiye’ye geçeceklerini ve orada kendilerini bekleyen vatandaşlarla gençlerle hasret gideceklerini belirtti.
“Biz şehirlerimizi ve insanlarımızı seçimden seçime hatırlayanlardan asla olmadık, olmayız.” diyen Erdoğan, aşağı yukarı her hafta sonu bir ilin misafiri olmaya, vatandaşlarla gençlerle kadınlarla esnafla yüz yüze muhabbet etmeye özel önem verdiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bizim için aslolan milletimizin ne dediği, ne yaşadığı, ne istediğidir. Varsın birileri on binlerce kilometre ötede benzin istasyonlarında karanlık görüşmeler yapsın, biz 81 vilayetimizi adım adım dolaşıyoruz.” diye konuştu.
Muhtarlar ve oda başkanlarının, demokrasinin yereldeki en önemli temsilcileri olduğunun altını çizen Erdoğan, “Mahalle sakinlerinin veya oda mensuplarının teveccühüyle göreve gelen bu kardeşlerimiz, sorumluluk duygusunun ne kadar ağır bir yük olduğun gayet iyi bilirler.” dedi.
“Milletimiz, basiret ve feraset sahibidir”
Kimi zaman bu vazifelerin siyasette çok daha büyük makamların ilk adımı, başlangıcı, girizgahı konumunda olduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyasete bu görevlerden ‘bismillah’ deyip akabinde ilçesine, iline hatta tüm Türkiye’ye hizmet etmiş pek çok mümtaz isim vardır. Buradaki siz kardeşlerimizden de inşallah bu şekilde temayüz edecek, siyaset merdiveninin üst basamaklarına çıkacak dostlarımız olacaktır. Milletle bağını muhafaza eden, emanete ihanet etmeyen, temsilcisi olduğu insanlara karşı mesuliyetini hakkıyla yerine getiren her bir kardeşimizin önünde kapılar sonuna kadar açıktır. Hangi makamda olursa olsun aşkla tutkuyla fedakarlıkla ülkesine ve milletine hizmet edenlerin aşamayacağı hiçbir engel yoktur. Bizim milletimiz, basiret ve feraset sahibidir. Kimin kendine hizmetkar olduğunu, kimin de göz boyamayla vakit öldürdüğünü çok iyi bilir ve görür. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca bu hakikate defalarca şahitlik ettik.”
Erdoğan, “Muhtar bile olamaz” manşetlerinin atıldığı karanlık günlerden milletin iradesiyle Cumhurbaşkanlığı makamına geldiğini hatırlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
“Aslında bu başlığı atanlar, benim muhtar kardeşlerime hakaret ediyorlardı. ‘Muhtar bile olamaz.’ Yani muhtarlık öyle yüce bir makam değil ve olamazsın. Ama Rabb’im öyle bir makam nasip etti ki milletimin lütfuyla işte Cumhurbaşkanlığı makamına geldik. Allah’ın yardımı ve insanımızın desteğiyle belediye başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak ülkemize hizmet etme şerefine nail olduk. Ülkemize tarihinin en büyük yatırımlarını, en kapsamlı demokrasi reformlarını kazandırma imkanı bulduk.”
Sağlıkta, eğitimde, adalette, güvenlikte, ulaştırmada, turizmde, tarımda hasılı her alanda, Muğla’yı ve diğer 80 vilayeti 20 sene öncesiyle mukayese dahi edilemeyecek seviyelere getirdiklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
“Vesayetin, yasakların, baskıların kol gezdiği bir ülkeden, millet iradesine vurulan zincirlerin tek tek parçalandığı demokratik bir Türkiye’ye kavuştuk. Halka ve halkın seçtiklerine tepeden bakan eski Türkiye zihniyetine son vererek halkın seçtiklerinin el üstünde tutulduğu bir anlayışı hakim kıldık. Bu süreçte milli iradenin uç beyleri olarak gördüğümüz muhtarlarımızın yetkilerini güçlendirmeye, özlük haklarını genişletmeye özel önem verdik. Sadece valiliklerimizin, kaymakamlıklarımızın, belediyelerimizin kapısını değil Cumhurbaşkanlığımızın kapısını da muhtarlarımıza ardına kadar biz açtık.”
“38 bin muhtarla 52 ayrı buluşma gerçekleştirdik”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 2015 yılından bugüne ülkenin dört bir köşesinden 38 bin muhtarla 52 ayrı buluşma gerçekleştirdiklerini dile getiren Erdoğan, böylece muhtarların dertlerini, taleplerini, tekliflerini devletin zirvesiyle doğrudan paylaşma zemini bulduğunu söyledi.
Erdoğan, bu toplantılarda sadece hasbihal etmediklerini, muhtarlar aracılığıyla pek çok vatandaşın, mahallenin problemlerini çözdüklerini bildirdi.
İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Muhtarlar Daire Başkanlığının yanı sıra illerde vali yardımcısı, büyükşehirlerde genel sekreter yardımcısı, diğer belediyelerde başkan yardımcısı düzeyinde muhataplar belirlediklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Muhtarlarımızdan gelen talep doğrultusunda, 29 Ekim tarihini Muhtarlar Günü olarak ülkemizde ilan ettik. Muhtarlarımızın özlük ve mali haklarının iyileştirilmesi noktasında Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin devlet tarafından ödenmesinden maaşlarının asgari ücret miktarına yükseltilmesine, silah ruhsatı harcı muafiyetinden tek tip muhtar kimliği uygulamasına, muhtarlıkların elektrik faturalarının konut tarifesine çevrilmesinden Ankara’da hizmete açtığımız Muhtarlar Evi’ne kadar pek çok adım attık.
“Yürütmede çift başlılık sorununu da kesin ve kalıcı olarak çözüme kavuşturduk”
Erdoğan, kendisinin de esnaflıktan gelen bir cumhurbaşkanı olarak bundan sonra da esnafla ülkeye hizmet mücadelesine devam edeceğini belirtti.
Devletin asli görevi olan vatandaşlara hizmet sorumluluğunu, son 20 yıldır layıkıyla yerine getirmesinin sırrının istikrar ve güven ortamı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Uzun yıllar sonra ilk defa ülkemizde siyasi istikrarın sağlanmasıyla birlikte yatırımlar hızlanmış, ekonomimiz büyümüş, vesayet gerilemiş, demokrasimiz güçlenmiş, uluslararası alanda ülkemizin itibarı artmıştır. Türkiye, iç siyasetinde istikrarı sağladıkça, dışarıda da daha etkili ve sonuç alıcı politikalar yürütme kabiliyetine kavuşmuştur. Bugün terör örgütlerinin başını, içeride ve dışarıda ezebilmemizin, Ege ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı cesurca savunabilmemizin, yurt dışındaki vatandaşlarımızın haklarını koruyabilmemizin, yakın komşularımızdan başlayarak, mazlum ve mağdurlara el uzatabilmemizin velhasıl kazandığımız tüm başarıların en başta gelen sebebi güçlü bir yürütmenin, güçlü bir siyasi irade varlığıdır.
Önce cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini sağlayarak, ardından 16 Nisan halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek, ülkemizin bu kazanımın daha da perçinledik. Bu iki önemli demokrasi hamlesiyle sadece milli iradeyi güçlendirmekle kalmadık. Aynı zamanda milletimize çok ağır bedeller ödetmiş yürütmede çift başlılık sorununu da kesin ve kalıcı olarak çözüme kavuşturduk.
Koronavirüs salgını başta olmak üzere, son dönemde karşılaştığımız tüm krizlerde, bu reformların ne kadar isabetli olduğunu bizzat tecrübe ettik. Bu gerçeği, sadece biz ve dostlarımız değil rakiplerimiz ve düşmanlarımız da görüyor kabul ediyor. Gezi Parkı olaylardan 15 Temmuz’a kadar Türkiye’yi kaosa sürüklemeyi amaçlayan her adımın doğrudan yürütmeyi ve siyasi istikrarı hedef almasının sebebi işte budur.”
“Herkesin ayrı telden çaldığı bir cümbüş masası”
Hangi ambalaja sarılırsa sarılsın, Türkiye’de siyasi istikrarı zedeleyen bir adımın milletin ve memleketin hayrına olamayacağını söyleyen Erdoğan, “Siyasi istikrarın alternatifi çok seslilik değil kargaşadır, kavgadır. Herkesin ayrı telden çaldığı bir cümbüş masasıdır. Ülkemizde güven ve istikrarın teminatı olan kazanımların kaybedilmesi demek, Türkiye’nin tekrar eski kötü günlerine geri dönmesi tekrar batağa saplanması demektir. Giderek daha belirgin şekilde kavganın, entrikanın eksik olmadığı bir kriz masasına dönüşen altılı masanın ülkemize vadettiği sistem işte böyle bir yönetim modelidir.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tamamen siyaset mühendisliği ürünü olan bu derme çatma yapı, her hafta patlak veren kavgalarıyla tasavvur ve taahhüt ettiği yönetim modelini uygulamalı olarak milletimize göstermektedir.” dedi.
Türkiye’yi nelerin beklediğini, ülkenin nasıl bir girdaba sürükleneceğinin, bu tabloya bakarak anlamanın mümkün olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“Halbuki bunların bir araya gelme amacı, seçimlerde bizimle yarışacak bir aday belirlemekti. Aylardır yaptığımız samimi çağrılara rağmen bizimle aşık atacak, er meydanında bizimle yarışacak birisini bir türlü karşımıza çıkaramadılar. Bir ara, ‘Adayımız hazır, ancak yıpranmasını istemiyoruz.’ dediler. Sonra ‘Erken seçim olursa adayımızı hemen açıklarız.’ dediler. Ardından ‘Seçim tarihi belli olsun ondan sonra bakarız.’ dediler. Her şeyi söylediler bir tek adaylarının ismini söyleyemediler. Sözlükte ne kadar bahane varsa hepsini tükettiler, ancak göğüslerini gere gere ‘işte adayımız’ diyecekleri birini halen bulamadılar.
Onca toplantının sonunda şimdi de çıkmışlar uzaktan kumandayla yönetilecek bir cumhurbaşkanından bahsediyorlar. Sandıkta en az 25-30 milyon oy alarak seçilecek bir cumhurbaşkanını, çoğu tabela partisinden hallice bir grup genel başkanın emir eri yapmayı millete ‘eşitlikçe demokrasi’ diye yutturmaya çalışıyorlar. Biz ülkeyi ve milleti vesayetin boyunduruğundan kurtarmakla övünüyoruz. Bunlar, ülkeyi ve milleti yeni bir vesayetin boyunduruğuna sokmak vaadiyle ortaya çıkıyorlar. Halkın huzuruna vaat olarak kriz senaryolarıyla çıkmak, dünyada ancak bizim kafası karışıklar kulübü kıvamındaki muhalefetimizin göze alabileceği bir kifayetsizliktir.”
“4-5 ay sonra yapılacak seçimlerde, bu menfaat ortaklığı tamamen tasfiye olacaktır”
Millete, “Sen oy ver ama ülkeyi ve cumhurbaşkanını biz yönetelim.” demenin insanların aklıyla irfanıyla izanıyla resmen alay etmek olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Böyle bir teklifin muhtarlarımıza, ‘Seçimi sen kazan fakat mahalleyi veya köyü başkaları yönetsin.’ demekten hiçbir farkı yoktur. Böyle bir teklifin oda başkanlarımıza, ‘Sen çalış, uğraş didin ama seçimi kazandıktan sonra odaya karışma.’ demekten hiçbir farkı yoktur. Böyle teklifi yapabilmek için insanın ya milleti hiç kale almaması ya ülkesine bir kastının olması ya da aklını hırsının emrine vermesi gerekir. Zira milletle ve memleketle zerre kadar bağı ve irtibatı olan insanımıza bu absürt teklifi yapmaya utanır, hicap eder. Nefesleri daha ne kadar yeter, o günleri görebilirler mi bilmiyoruz ama Allah’ın izniyle 4-5 ay sonra yapılacak seçimlerde bu menfaat ortaklığı, bu kapkaç siyaseti tamamen tasfiye olacaktır.
Ama biz bunlardan da şimdiden itibarını beş paralık ettikleri adaylarından da ülkemize ve milletimize hiçbir hayır gelmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Bunun için de tüm gücümüzle Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu inşa etmenin mücadelesini veriyoruz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını, yeni bir dönemin, yepyeni bir atılımın sıçrama noktası haline getirmek için harıl harıl yeni programlar, yeni projeler, yeni reformlar üzerinde çalışıyoruz. Rekor kıran istihdamımızla üretimimizle ve ihracatımızla çalışanlarımıza yaptığımız yüksek oranlı gelir artışlarıyla her kesime yönelik teşvik ve destek paketlerimizle her gün bir yenisini açıkladığımız müjdelerimizle milletimizin huzuruna çıkıyoruz.”
Savunma sanayi projeleri, enerji hamleleri, ulaşım ve altyapı yatırımlarını kararlılıkla devam ettirdiklerini belirten Erdoğan, “İnşallah bundan sonra da ‘Aşkınan koşan yorulmaz’ inancıyla ülkemiz ve milletimiz için çalışmayı sürdüreceğiz. Muğla ile birlikte diğer 80 vilayetimizi de hedeflerine ulaştırana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak haramdır.” dedi.